Back to chapter

20.11:

Nosisepsiyon

JoVE Core
Biology
A subscription to JoVE is required to view this content.  Sign in or start your free trial.
JoVE Core Biology
Nociception

Languages

Share

– [Eğitici] Genel olarak ağrı olarak adlandırılan nosisepsiyon, potansiyel zararı veya zedelenmeyi haber vermek için periferik ve merkezi haber vermek için periferik ve merkezi zararlı bir uyaranın iletildiği süreçtir. Zarar verici bir sinyal tespit edildiğinde, nosiseptörler, serbest sinir uçları aktive edilir. Yakındaki mast hücreleri histaminler gibi kimyasallar salgılarken, makrofajlar, bağışıklık sinyallerinde kritik öneme sahip küçük proteinler olan sitokinleri salgılar. Eşzamanlı olarak, nosiseptörlerin aksiyonları, sinyali, esas olarak iki farklı ağrı lifi vasıtasıyla, omuriliğin dorsal hornuna iletir. İlk aktive edilecek olanlar, vücudun zararlı uyaranlardan çekilmesini sağlamak için hızlı ve keskin bir şekilde lokalize ağrıyı çok hızlı bir şekilde ileten ince miyelinli A-delta lifleridir. Diğer aksiyon tipleri, miyeline edilmediklerinde yavaş hareket eden ve uzun süreli yanma ağrısını ileten C lifleridir. Ağrı sinyalleri omurilikten geçer ve beyin sapına doğru ilerler, buradan, ağrı sinyallerinin yaralanmanın konumunu belirlemek için yorumlandığı yer olan talamus ve somatosensör kortekse gider. Ek beyin bölgeleri ağrıyı proses eder. Bunlar, özellikle de duygusal anılar ve biliş ile ilgili olan amigdala ve prefrontal korteksi içeren kortikolitik yapılardır. Sonuçta, beyindeki çoklu etkileşimler, bireylerin yaşadıkları öznel algıya katkıda bulunur.

20.11:

Nosisepsiyon

Nosisepsiyon (ağrı hissetme yeteneği) bir organizmanın hayatta kalması ve genel iyilik hali için gereklidir. Keskin bir nesne kaynaklı delici ağrı, açık alevden gelen ısı veya aşındırıcı kimyasallarla temas gibi zararlı uyaranlar, ilk önce sinir uçlarında bulunan nosiseptörler adı verilen duyusal reseptörler tarafından tespit edilir. Nosiseptörlerde ağrılı uyaranı elektrik sinyaline dönüştürecek iyon kanalları bulunur. Bu sinyaller duyusal nöronlar aracılığıyla beyne ulaştığında, ağrı olarak algılanırlar. Böylece ağrı, organizmanın zararlı uyaranlardan kaçınmasına yardımcı olur.

Bağışıklık sistemi ağrı patolojisinde önemli bir rol oynar. Zararlı uyaranlarla karşılaştıktan sonra, yaralanma bölgesinde bulunan mast hücreleri ve makrofajlar gibi bağışıklık hücreleri, sitokinler, kemokinler, histaminler ve prostaglandinler gibi enflamatuar kimyasalları serbest bırakır. Bu kimyasallar, monositler ve T hücreleri gibi diğer bağışıklık hücrelerini yaralanma bölgesine çeker. Ayrıca nosiseptörleri uyarırlar, bu da hiperaljeziye (daha önce ağrılı bir uyarana karşı daha yoğun bir tepki ya da allodini) ve hafif bir dokunuş gibi normalde zararsız bir uyarana ağrılı bir tepkiye neden olur. Bu tür ağrı duyarlılığı, iyileşme sırasında yaralı bölgeyi korumaya yardımcı olur.

Bazı durumlarda, duyarlılık zamanla azalmazsa, ağrı akut bir uyarı sistemi olarak rolünü geride bırakır. Kronik ağrı (üç aydan uzun süren kalıcı veya tekrarlayan ağrı) genellikle romatoid artrit gibi enflamatuar koşullara eşlik eder. Aspirin ve ibuprofen gibi steroidal olmayan anti-enflamatuar ilaçlar (NSAİ’ler), prostaglandinlerin enflamatuar moleküllerinin sentezini inhibe ederek ağrıyı azaltır. Bununla birlikte, günümüzde ağrıyla mücadele etmek için kullanılan NSAİ ajanlar ve opioidler ciddi yan etkilerden ve bağımlılık potansiyelinden muzdariptir. Bu nedenle, ağrı patolojisinin altında yatan mekanizmaları anlamak, daha az şiddetli olumsuz yan etkilerle ağrı algısını bastırmak için daha etkili ilaçlar geliştirmeye yardımcı olabilir.

Suggested Reading

St. John Smith, Ewan. “Advances in Understanding Nociception and Neuropathic Pain.” Journal of Neurology 265, no. 2 (2018): 231–38. [Source]

Pinho-Ribeiro, Felipe A., Waldiceu A. Verri, and Isaac M. Chiu. “Nociceptor Sensory Neuron-Immune Interactions in Pain and Inflammation.” Trends in Immunology 38, no. 1 (January 2017): 5–19. [Source]